HOSGELDİNİZ ARKADASLAR

arkadaşalar yeni siteme beklerim
www.bozyerci.blogspot.com

15 Eylül 2007 Cumartesi

Blogger Play: Watch the blogs go by


Today we’re pleased to launch Blogger Play, a neat little toy we’ve cooked up to show you photos and blog posts as you’ve never seen them before.
Shortly after Blogger launched photo uploading two years ago, one of our engineers whipped up a web page that would show us the pictures that were being uploaded in real time. The result was fun, often beautiful, but above all, compelling. We couldn’t stop watching.

Over the years we’ve kept this photo scroller as part of the Blogger offices, on a monitor or projector, as an interesting (distracting?) slideshow, and a reminder of the diversity and vivaciousness of Blogger blogs. The fame of the scroller spread within Google, until one day we were asked, “so, when are you launching this?”

“Um...,” we replied. But we knew a good idea when we heard one. We got our UI people to come up with buttons and fadey effects and we got our engineers to make the whole thing fast and robust. A bit of work later, and now we can share it with all of you:

Hackerlar ticrete atildi

Hackerlar, kullanımı kolay yöntemler geliştirerek, bunları internet dolandırıcılığı yapmak isteyenlere satmaya başladılar.
5 Eylül 2007 Çarşamba
İnternet güvenliği uzmanları, son yıllarda büyük gelişme kaydeden bilgisayar korsanlarının, kullanımı kolay yöntemler geliştirerek, bunları internet dolandırıcılığı yapmak isteyenlere sattıklarını, bunun da sanal ortamda işlenen suçları artırabileceğine dikkat çekiyorlar. Bilgisayar güvenliği uzmanları, bireysel virüsten, geniş kapsamlı dolandırıcılık kitlerine kadar birçok yöntemin "çaylak" siber hırsızların kullanımına sunulduğunu belirterek, bazı internet dolandırıcılığı yöntemlerinin yüzlerce avroya satıldığını kaydediyorlar. Bazı pahalı yöntemlerin son geliştirilen anti virüs programlarına karşı 12 ay teknik destekle birlikte satıldığını belirten güvenlik uzmanları, bazı hacker gruplarının, güvenlik yazılımlarının tespit edemediği programlar üretilebilen virüs yazma hizmeti de sunduklarına dikkat çekiyorlar. Hackerlar arasında gözde olan ve 700-800 avroya kadar alıcı bulabilen MPack isimli dolandırıcılık kitinin bir saldırıda 10 binden fazla web sayfasını çökertebildiği uyarısında bulunan uzmanlar, bu grupların ayrıca sattıkları online dolandırıcılık programlarının fiyatlarını ortaklaşa belirlediklerini ve bazı "sadık" müşterilerine indirim dahi uyguladıklarını kaydediyorlar. Uzmanlar, bu tip indirilebilen dolandırıcılık programlarından şu anda 68 bin tanesinin dolaşımda olduğunu belirterek, bunların büyük çoğunluğunun ücretsiz olduğunu ve kullanmak için belli bir birikim ve beceri gerektirdiğini, ancak herhangi bir teknik bilgi gerektirmeden kullanılması için tasarlananlarının da giderek piyasada çoğaldığına işaret ediyorlar. Güvenlik uzmanları, amatörler için tasarlanan bu dolandırıcılık programlarının satışa çıkmasıyla siber suçlarda artış olmasından endişe edildiğini belirtiyorlar.

3 Eylül 2007 Pazartesi

Cisco Acquires Social Networking Company

Cisco Systems Technical Marketing Engineer David Lin holds up Cisco's latest wireless 7921 IP phone at Cisco headquarters in San Jose, Calif., Monday, Jan. 5, 2007. Cisco Systems is expected to announce quarterly earnings, Tuesday, Feb. 6, 2007, after the closing bell. (AP Photo/Paul Sakuma)

AP) -- Cisco Systems Inc., whose core business is selling the routers and switches that direct data traffic over computer networks, said it has acquired a small social networking company that allows businesses to create MySpace-like communities on their Web sites.


Cisco said Friday that it was paying an undisclosed amount to acquire privately held Five Across Inc., an 11-person San Francisco company whose software allows companies to add user-interaction ********s and multimedia-sharing capabilities to their Web sites

Five Across' publishing platform allows users to create personal Web pages and post photos, videos and audio clips, much like the proprietary system used by News Corp.'s MySpace. Cisco said the acquisition, its 116th since 1993, is the company's first in the social networking space but likely not the last. The deal is expected to close within the current fiscal quarter. Analysts said the acquisition helps further Cisco's expansion beyond its role as purely a network equipment provider and into helping distribute the media that drives bandwidth consumption and even more network upgrades. Danielle Levitas, a senior analyst at market researcher IDC, said the Five Across acquisition could help Cisco win greater access to a wide range of companies, particularly those in media and entertainment, looking to upgrade their Web sites to connect with customers. "I actually see this as benefiting their core business - if they can promote users using their broadband more, that's huge for them," Levitas said. Cisco has profited mightily in recent quarters from surging sales of its routers and switches as service providers and other companies scramble to upgrade their networks to prepare for the next generation of video and other bandwidth-intensive downloads. Cisco, which was sitting on nearly $21 billion in cash at the end of the second quarter, has been rapidly expanding by acquiring companies that capitalize on the products and services that utilize the network itself. The company's largest recent acquisition was its $6.9 billion purchase last year of Scientific-Atlanta Inc., the world's second-largest cable television box seller. Last month, Cisco also announced it was paying $830 million in cash and stock to acquire IronPort Systems Inc., a maker of anti-spam and antivirus security products. That deal is also expected to close in the current quarter. Investors have cheered the San Jose-based company's robust earnings growth, sending its shares up 45 percent from a year ago and creating more than $51 billion in additional shareholder wealth. Cisco's stock closed up 5 cents to $28.14 on Thursday before the acquisition was announced. By JORDAN ROBERTSON, AP Technology Writer © 2006 The Associated Press. All rights reserved. This material may not be published, broadcast, rewritten or redistributed.











Cisco Systems ağ teknolojileri konusunda dünyaki lider kuruluşlardan biridir. 1984 yılında Standford Üniversitesi'nden Len Bosack ve Sandy Lerner tarafından kurulmuştur. Şirketin ismi San Francisco şehrinin son iki hecesinden oluşturulmuştur.









Cisco Systems tüm dünya çapında ağ network çözümleri sunan bir şirkettir. Cisco Systems'in sunduğu sertifikasyon sistemi yine tüm dünyada geçerli olan ve Cisco Certified elemanların iş bulmasında kolaylık sağlayan bir içeriğe sahiptir.1984 yılında Standford Üniversitesi'nden Len Bosack ve Sandy Lerner tarafından kurulmuştur. Bu sertifikasyon sistemi CCNA (Cisco Certified Networking Associate), CCNP (Cisco Certified Networking Professional) ve CCIE (Cisco Certified Internetworking Expert) seviyelerinden oluşmaktadır.


Şirketin ismi San Francisco şehrinin son iki hecesinden oluşturulmuştur.








Dubai Internet Şehri (Dubai Internet City) kısaca DIC, Dubai emirliği tarafından, Dubai'nin 25 km. güneyinde bir serbest ticaret bölgesinde inşa edilip ekim 2000'de açılan bilişim teknolojisi parkıdır.


Sağlanan cazip imkanlarla aralarında Microsoft, IBM, Oracle Corporation, Sun Microsystems, Cisco, HP, Nokia, Siemens gibi dünya çapında birçok bilişim firmasınında bulunduğu serbest ticaret bölgesinde bugün 850 firma ve 10.000 üzerinde çalışan mevcuttur.








Gömülü Linux Linux işletim sisteminin cep telefonları, PDA'ler, elde taşınabilir medya oynatıcılar ve diğer tüketici elektroniği cihazları gibi gömülü sistemlerde kullanılan adıdır.


Geçmişte gömülü sistemler için yapılan yazılımlar doğrudan assembler'da yazılarak geliştiriliyordu. Geliştiriciler tüm donanım sürücülerini ve arayüzlerini baştan geliştirmek zorundaydı. Daha sonraki uygulamalarda, küçük bir ücretsiz yazılım seti ile desteklenmiş Linux kernel'in gömülü cihazların sınırlı donanım alanlarına sığdırılabildiği çalışmalar gerçekleştirilmişti. Tipik bir gömülü Linux dağıtımı 2 MB alan üzerinde yer kaplamaktadır. Diğer gömülü işletim sistemleri; VxWorks, QNX, LynxOS, Windows CE, Windows NT Embedded, Palm OS.


Gömülü Linux'un diğer gömülü işletim sistemlerine olan avantajları;



  • Açık kaynak olması
  • Küçük yükleme alanı (2 MB civarı)
  • Genellikle ücretsiz olması ve kurulum başına lisans bedeli talep etmemesi
  • Olgun ve kararlı olması (10 yıldan fazla bir süredir pek çok cihazın içinde kullanılmakta)
  • İyi desteklenmesi








Gömülü Linux Birliği



IBM, Intel, LynuxWorks, Motorola, Panasonic, Samsung, Sharp, Siemens ve Sony gibi firmaların katılımıyla oluşan Gömülü Linux Birliği (ELC http://www.embedded-linux.org/ ), 15 Temmuz 2003 tarihinde San Francisco'da, ürün geliştiricileri, kullanıcı arayüzü tasarımcıları ve gömülü Linux uygulamaları için gerçek zamanlı performans çalışmaları yapan tasarımcılara yardım edecek bir yönergeler dizisinin hazırlanması amacı ile standartlaşma etkinliklerinin yeni bir evresinin başlatıldığı duyuruldu. Standardın amacı, küresel olarak kabul edilen, test uygulamaları sunacak ve pazarlamayı iyileştirecek, marka oluşturacak bir platformun yaratılmasıydı. 2002 yılında ELC, Embedded Linux Consortium Platform Specification (ELCPS) isimli standardını tanıttı.


2005 yılında OSDL bünyesine katılan bu yapılanma, 21 Ocak 2007 tarihinde, aralarında Fujitsu, Intel, AMD, IBM, Oracle, Hitachi, Cisco, Motorola, Siemens, Sun Microsystems, Google, Nokia, Dell ve Toshiba gibi 60 kadar dev firmanın bir araya gelerek oluşturduğu Linux Foundation'a ile birleşti.

Tasarimcilar icin Yazilimda Devrim


Tasarım yazılımlarıyla ünlü Adobe, 25 yıllık tarihindeki en büyük yazılım duyurusunu gerçekleştirdi. Adobe Creative Suite 3 yaratıcı iş akışları için bir devrim niteliğinde.


Dünyanın en büyük yazılım firmalarından biri olan Adobe, yaratıcı iş akışının her gereksinimi karşılayan ve pazar lideri olan tasarım ve geliştirme araçlarının biraraya geldiği, araçlar arasındaki entegrasyonu en üst noktalara taşıyan Adobe Creative Suite 3 ürün ailesinin duyurusunu gerçekleştirdi.


Adobe’nin yeni Creative Suite 3 ürün ailesi, Adobe ve Macromedia ürünlerinin tüm özelliklerini biraraya getirerek, tasarımcıların ve uygulama geliştiricilerin basılı, web, mobil, interaktif ya da taşınabilir ve etkileşimli film ve video üretiminde yaratıcılık ihtiyaçlarına farklı seçenekler sunuyor. Adobe Creative Suite 3 ailesinde hepsi yepyeni olan altı farklı paket bulunuyor.


Adobe Creative Suite 3 Design Premium ve Design Standard paketleri, Adobe Creative Suite 3 Web Premium ile Web Standard paketleri ve Adobe Creative Suite 3 Production Premium paketi. Adobe Creative Suite Master Collection ise 12 adet yeni Adobe tasarım ve geliştirme aracını tek bir kutuda birleştiren pazardaki gelmiş geçmiş en bütünleşik yaratıcılık ortamı olarak kullanıcılarla buluşuyor.

Nokia N93i Nokia N76 Nokia N800

Image Las Vegas’da düzenlenen CES 2007 fuarında Nokia wireless özellikleri geliştirilmiş, blog ve VoIP destekli 3 yeni modeliyle göz kamaştırdı. Telefonlara daha yakından bakmak ister misiniz?


Teknoloji devlerinin gövde gösterisi için şov alanına dönen Consumer Electronics Show 2007’de Nokia damgası vuruldu. N serisine 3 yeni telefon ekleyen Nokia, yeni modellerinde geliştirilmiş kablosuz internet bağlantısı (Wi-Fi ve Bluetooth 2.0) desteğinin yanı sıra blogculara telefondan bloglarına yeni içerik ekleme özelliği de sağladığını duyurdu.


Yeni telefonlar bedava konuşturur mu?
Yeni modellerin VoIP teknolojisini de desteklediğini, bu sayede internet’e bağlı olunan yerlerden ücretsiz telefon görüşmesinin mümkün olacağını da belirten yetkililer, bunun için Skype’la anlaşma safhasında olduklarını, yıl içinde anlaşma sağlanınca telefona eklenecek ufak bir yazılım sayesinde bu özellikten de faydalanılabileceğini belirtti.

İşte henüz piyasaya sürülmemiş 3 yeni model

Nokia N76
N76, yeni çıkan üçlünün belki de en şık görünüşlü olanı. 13.7 mm kalınlığındaki modelin kırmızı ve siyah renkleri piyasaya sürülecek. Dijital müzik çalma özelliği bulunan telefonun 2.0 Megapiksel de kamerası var.

2 GB’a kadar microSD hafıza kartı takılmasını destekleyen N76 bu sayede 1500 şarkı kapasitesine sahip olabiliyor. 2006 yılında dijital müzik çalma özelliğine sahip 70 milyon adet telefon sattığını belirten Nokia yetkilileri bu modelle birlikte en çok satan taşınabilir müzik çalar markası ünvanını da kaptırmamayı hedeflediklerini belirttiler.


Image
Nokia N76

Aynı zamanda Nokia’nın internet tarayıcısı da yüklü gelen N76, Bluetooth 2.0 desteği sayesinde 3Mbit/sn hızla internette sörf yapmayı da olanaklı kılıyor. Mart ayında piyasaya sürülmesi beklenen telefonun fiyatı 500$ civarında olacak.

Nokia N93i
N93i
’deki kamera kabiliyetleri telefona entegre edilmiş bir kameradan çok kameraya entegre edilmiş bir telefon hissi uyandırıyor.

3.2 Megapiksel
kameraya sahip N93i, yanında gönderilen 1 GB miniSD hafıza kartına 45 dakika boyunca MPEG4-VGA formatında DVD kalitesinde görüntü kaydı yapabiliyor. Wi-Fi ile internete bağlanma özelliği de bulunan telefon çekilen fotoğrafları ve video görüntülerini Nokia’nın Vox Blog servisine yükleme özelliğine de sahip.


Image
Nokia N93i

Mart ayında piyasaya sürülmesi beklenilen N93i’nin tahmini fiyatı 780$ civarında.

Nokia N800
Minik bir tablet PC görünümünde olan N800, Linux işletim sistemi yüklü halde kullanıcıya sunuluyor. Ekranında dokunmatik bir Q klavye görüntüleme özelliği sayesinde yazı yazmayı son derece kolaylaştıran N800’ün bu özelliği Wi-Fi desteğiyle birlikte düşünülünce internet’te sohbet etmeyi sevenlerin de gözdesi olacak gibi gözüküyor.

N800’den önceki model olan N770’de de Wi-Fi desteği olduğunu ancak bu modelle birlikte iyice geliştirmiş olduklarını belirten yetkililer, kullanıcıların kablosuz internet bağlantısı bulunan her yerden internete özgürce bağalanabileceklerini belirttiler.


Image
Nokia N800

Haziran ayına kadar Skype desteğini de sunmayı hedeflediklerini belirten Nokia görevlileri bu sayede VoIP teknolojisini cep telefonuna sokan ilk firma olmayı umduklarını söylediler.

N800’ün normal bir telefondan çok farklı olduğunu, bir bilgisayar gibi düşünülmesi gerektiğini söyleyen Nokia görevlileri, daha pek çok profesyonel yazılımın da anlaşmalarla N800’e yüklenme olasılığının olduğunu kullanıcılara müjdelediler. N800’ün satışı şimdiden bazı Avrupa ülkelerinde 400$ civarından başlandı.

Microsoft Deepfish Live Labs ten yeni tarayici

Windows Mobile 6′nın özelliklerini daha tam anlamıyla sindiremeden, Windows Live Labs ekibi Microsoft Deepfishyeni web tarayıcılarını tanıttı. Şu an için deneyecek donanımım olmadığı için demosunu incelemekle yetindiğim Deepfish, aşağı yukarı yeni nesil S60 web tarayıcısının özelliklerini WiMo dünyasına taşıyor.

İlk bakışta Mobil web dünyasına bir yenilik gibi sunulan özellikler, S60 dünyasının aşina olduğu “masaüstü web deneyimini cebe taşımak”tan öte değil. Yenilik yok diyorsam da Deepfish’i özel kılan sadece bir tarayıcı değil, bu tarayıcının kullanılmasını sağlayan bir servisi de kapıyor olması. Arka tarafta çalışan kod, sayfaların masaüstü tarayıcılarda görüntüsünü yaratıyor ve size bir çeşit minimap çıkarıyor. Siz daha sonra sayfaya yakınlaşıp uzaklaşarak (zoom in - zoom out) sayfanın içeriğine ulaşıyor, formları dolduruyor ve sitelerde geziyorsunuz.

Bu noktada Apple’ın Safari’de kullandığı motoru kullanan iki ürün aklıma geliyor. Biri henüz ortada yoksa da Iphone’un web tarayıcısı, diğeri de neredeyse 1 yıldır buralarda olan S60 OSS Browser ürünü. Apple’ın ürününün sadece demosunu gördük ve kıyaslama için biraz erken. Ancak S60 OSS Browser, Gmail gibi yoğun ********** kullanan sayfaları dahi cep telefonumdan açıp izlememe izin veriyorken size Deepfish’in FAQ sayfasından bir alıntı:



I am not able to view some dynamic websites through Deepfish, Why?
The current CTP version does not support web sites with AJAX, animation, **********, cookies and ActiveX controls.


Ara sunuculara alıştık, mahremiyet ihlali olacaktı olmayacaktı tartışması yapmak yersiz. Ancak eğer son sürüm bu test versiyonundaki gibi yukarıdaki teknolojileri desteklemeyecekse başarı için işi zor. Ama bu WiMo kullanıcılarının “inanılmaz bir deneyim” yorumlarına engel olmuyor :)


Sonuç: Deepfish, Microsoft’un iPhone ve S60′a göre eksiklerini kapatma çabasını ortaya seriyor, WiMo kullanıcıları için gayet sevindirici bir haber.

HIS den GDDR3 Bellekli Radeon HD 2600 Pro





Özellikle ICEQ adını verdiği özel soğutma teknolojisine sahip ekran kartları ile adından sıkça söz ettiren HIS bu sefer ICEQ soğutması olmayan yeni ekran kartı iler karşımızda. HIS'in yeni ekran kartı AMD-ATI'nin yeni nesil DirectX 10 destekli RV630Pro grafik işlemcisini kullanıyor yani ekran kartı Radeon HD 2600 Pro temelli.

HIS'in ICEQ soğutmalı modellerine nazaran daha sade ve standart bir soğutucu ile gelen ekran kartı tek slot kaplıyor. HIS'in yeni ekran kartlarında gördüğümüz üzere mavi PCB ve altın kaplama çıkışlar ile dikkat çeken ekran kartı GDDR3 bellek ile gelmekte. AMD-ATi'nin UVD teknolojisini destekleyen ekran kartı bu sayede Full HD de denilen yüksek çözünürlüklü 1080p formatını da destekliyor.

Kartın teknik özellikleri,

* Grafik İşlemci: Radeon HD 2600Pro
* GPU Hızı: 600 MHz
* Bellek: 512/256 GDDR3
* Bellek Veri Yolu: 128 bits
* Bellek Hızı: 1400 MHz
* Ara Birim: PCI-Express x16

HIS'in duyurusu yeni yapılan ekran kartının fiyatı konusunda şu an için net bir bilgi bulunmuyor.

Alexa nedir?

Aslında çoğumuz Alexa(www.alexa.com)‘nın ne olduğunu biliyoruz. Ancak ben artık listemdeki herkesin Alexa nedir diye sorup durmasından bıktım, listemde 100 kişi varsa 75′i “Alexa Nedir?” diyor :D ve böyle bir konu açayımda bilen bilmeyen herkes öğrensin dedim kendi kendime. Bu dökümanı okuduktan sonra şu dökümanıda okumanızı tavsiye ederim.


Alexa’nın anlatılcak pek bir şeyi yok biraz inceleyince insan aslında anlıyor ama bizim görevimiz sizi bilgilendirmek. Birde Alexa logosu koyayımda dökümanda görsellik olsun biraz :D



Alexa, aslında Google, DMOZ ve SiteAdvisor karışımı bir şey. Bunlar nedir diye sorcaksanız yukarda arama kutucuğu var orayı biraz inceleyin derim ;)
Neyse konuya gireyim. Alexa bir arama motorudur, aynı zamanda bir toplisttir/dizindir ve aynı zamanda siteler hakkında bilgi edinebileceğiniz bir sitedir. Arama motoru, toplist üzerinden aramalar yapma mantığıyla çalışmaktadır ve toplistteki bilgilerin çoğu DMOZ’dan alınmaktadır.


Siteler hakkında bilgi edinebileceğiniz bir sitedir derken; site hakkında açıklamalar, yorumlar ve site sahibinin bilgilerinin bulunduğu her siteye özel bir sayfa vardır. Yanlız sizin bir subdomaininiz var ve siz gelip “Niye Alexa beni göstermiyor?” derseniz, Alexa bir tek tam domainler için geçerlidir. Tam domain derken domaini kasttetim ;) .com .net .org vs…


“Alexa Ne Fayda Sağlar?” derseniz ki çoğunuz baştan beri aynı soruyu soruyordur :D Alexa’da “Hit” dediğimiz puanlama sistemi vardır yani Google’ın bir nevi PageRank sistemi. Google PR, 0 ile 10 arasında bir puan verirken; Alexa’da 100,000; 567; 666 :) 9,469,231 şeklindedir puanlar ki bu bence daha iyi. “Neden?” diyeceksiniz çünkü; PR’si 1 olan iki site düşünün ama aralarında dağlar kadar fark var ancak; Alexa’da işte puanlar yüksek sayılarla ifade edildiği için PR1 olan bir site 1,600,600 hitdeyken; bir diğeri 3,000,000 olabilir.


Ayrıca Google Pagerank, uzun zaman aralıklarıyla yenilenirken Alexa’daki hitler sürekli nerdeyse sürekli yenilenmektedir. Ayrıca son zamanlarda Google arama sonuçlarını, kendi PageRank’ı ve Alexa’nın hitleri üzerinden düzenlemektedir.


Uzun lafın kısası Alexa faydalı bir şey. Ordan “Bunun bana bir faydası yok ki?” diyen arkadaşlarada “Webmaster ol öyle gel!” diyorum burdan çünkü; webmaster değilsen ve bir siten yoksa Alexa pek işine yaramayacaktır NOKTA [.] :D

2 Eylül 2007 Pazar

Biyoteknolojik gelişmeler

Biyolojide DNA’nın yapısının çözümlenmesi 20. yüz yıldaki en önemli bilimsel gelişmelerden biridir. Bu gelişme alanda yeni çalışmalara ivme kazandırmıştır. Yeni teknolojilerin kullanıldığı ve uygulandığı bu çalışmaların doğurguları fiziksel ve doğal dünyayı değiştirebilecek niteliktedir. Bu nedenle bilimsel platformlarda yeni yüzyıl biyoteknoloji yüzyılı olarak tanımlanmaktadır.



Biyoteknoloji ve Gelişmeler


Biyoteknoloji kavramı, ilk kez 1919 yılında Ereky tarafından kullanılmıştır. Biyoloji ve teknoloji alanındaki gelişmeler, hiç kuşkusuz kavramın kapsamını genişletmiş; anlamını zenginleştirmiştir. Söz konusu gelişmeler, tarihsel süreç içinde, üç başat döneme ayrılmaktadır. (1,2,3,4,5)


Geleneksel biyoteknoloji dönemi .- 1919 ve 1939’lu yılları kapsamaktadır. Bu dönemde, biyoteknoloji Ereky ‘nin kavramı ilk kullandığı anlamda ‘’ biyolojik sistemlerin yardımıyla hammaddelerin yeni ürünlere dönüştürüldüğü işlemleri’’ ifade etmektedir. Bu dönemdeki bilgi birikimi ve teknolojiyle biyolojik sistemler, herhangi bir değişime tabi tutulmaksızın ekmek, peynir, yoğurt, alkol vb. maddelerin üretilmesinde kullanılmıştır.


Ara dönem.- 1940 ve 1973’lü yılları kapmaktadır. Bu dönemde genomlarında köklü bir değişiklik yapılmaksızın biyolojik sistemlerin, endüstride kullanım alanları genişletilmiş sınırlı tekniklerle antibiyotik, enzim, protein vb. maddelerin üretimi geliştirilmiştir.


Modern biyoteknoloji dönemi.- Gelişmiş ve modern tekniklerin biyolojik sistemlere
Uygulanmasına ilişkin çalışmaları kapsamaktadır. Mutasyonlar ya da rekombinant DNA
Teknolojisi yardımıyla oluşturulan yeni fenotipik karakter taşıyan mutantlar veya transgenetik organizmalar endüstride ve tüm alanlarda yoğun biçimde kullanılmaya başlanmış ve kullanılmaktadır. Biyoteknoloji giderek genetik mühendisliği uygulamalarının tıbbi, zirai ve endüstriyel biyolojik maddelerin üretilmesi amacıyla kullanılmasını kapsamaktadır. Bu nedenle 20. yüzyılın son yıllarında biyoteknoloji, uygulamalı ve disiplinlerarası bir alan, ‘’moleküler genetik’’ ve ‘’rekombinant DNA teknolojisi’’ olarak tanımlanmaktadır. Artık bu teknoloji bir organizmanın genomlarında bulunan tüm bilgileri ve şifreleri değiştirmeyi; aynı ya da farklı cinse ait organizmalara DNA sekansları veya genleri aktarmayı, istenilen DNA baz sıralarını veya genlerini çıkarmayı, başka organizmalara aktarmayı ya da birleştirmeyi; DNA ve RNA baz sıralarını belirlemeyi, gen haritaları çıkarmayı; transgenetik hayvanlar, bitkiler, mikroorganizmalar üretmeyi, genetik düzeyde embriyolarda düzenlemeler yapmayı, yeni fenotip ve genotipte canlılar oluşturmayı, proteinler, enzimler, antibiyotikler hormonlar gibi tanılama, tedavi, koruma ve araştırmalarda kullanılan maddeler, kimyasallar üretmeyi olanaklı kılmaktadır.



Biyoteknolojide ulaşılan aşama ve sürdürülen çalışmalar 21. Yüzyılı şekillendirecek devrimsel gelişmeleri içermektedir. Rıfkın bu gelişmeleri
1. genlerin izole edilmesi ve birleştirilmesi,
2. patentlenen yaşam,
3. ikinci yaradılış,
4. öjenik bir uygarlık,
5. gen sosyolojisi,
6. bilgisayar işi DNA,
7. yeniden keşfedilen doğa olmak üzere yedi başlıkta ele almıştır. (6)



1. İkinci Yaratılış ve Yeni Bir Evrenbilim Anlayışı
1973’te Cohen ve Boyer, iki ilişkisiz organizmadan bir parça DNA izole edip bu iki genetik materyali yeniden birleştirmişlerdir. Bunun ardından çok hızlı ve yoğun gelişmelerle ‘’ tıpkı materyallerin ve plastik maddelerin ustaca işlenmesi gibi canlı materyallerin imal edilmesi ‘’ aşamasına gelinmiştir. (8) Nitekim, 1986’da ateş böceğinden alınan ışık yayan genlerin bir tütün bitkisinin genetik koduna yerleştirilmesi ve tütün yapraklarının ışıldaması, 1997’de klonlanmış bir memeli hayvan olarak Dolly’nin, ardından insan geni taşıyan klonlanmış ikinci bir koyun olarak Polly’nin doğumu, ilk yapay insan kromozomunun yapılması, 2020 yılına kadar insan bedeninin % 95’inin laboratuvarlarda yetiştirilme organlarla değiştirilebilme olasılığı, insan genomu projesiyle 2002 yılına kadar bütün insan genomonunun yaklaşık 100.000 genin, ayrıntıları ve dizilişi ile saptanması çalışmaları vb. gelinen aşamanın göstergeleridir.
Bütün bunlar genlerin, ilişkisiz türler arasında,- bitki, hayvan ve insan- tüm biyolojik sınırları aşarak; sayısız yeni yaşam biçimleri, yeni yaratıklar yaratmak için nakledilmesi, klonlanarak, seri ve kütlesel üretimle yeni yaratıkların çoğaltılması; doğal dünyanın insan eliyle laboratuvarlarda yeniden düzenlenmesi anlamına gelmektedir. Yaşamın kendisinin hazırlanması, düzenlenmesi, ayarlanması söz konusudur. Doğal yapıların değiştirilmesi , dünyanın yeniden yapılanması, insanın yapısının değişmesi aslında
‘’ ikinci yaratılış‘’ süreci gerçekleşmektedir.
İnsanoğlunun böylesine doğaya müdahele edebilme; doğal dünyayı yeniden düzenleyebilme gücü sağlaması, yararların yanısıra; belirsizlikleri, riskleri de beraberinde getirmektedir. Genetik kirlenme, ekolojik dengelerin bozulması ve bunların sonuçları belirsizliklerin, risklerin kaynağını oluşturmaktadır. Örneğin mikro enjeksiyonla fare embriyolarına AIDS virüslü insan genomu verilmiş ve 1990’da çalışmanın sonuçları rapor edilmiştir. Farenin taşıdığı AIDS virüsü diğer fare virüsleriyle birleşerek, eskisinden daha öldürücü, daha hızla üreyen ve yeni hücreleri etkileme yeteneğini de kapsayan biyolojik karakteristikler kazandığı anlaşılmıştır. Üstelik yeni virüs yeni yollarla yayılabilmektedir. Bu yeni virüsü taşıyan farenin kasıtlı ya da kasıtsız olarak çevreye yayıldığını düşünmek bile genetik kirlenme ve ekolojik dengelerin bozulması konusunda belirsizliklerin ve risklerin niteliğini, kapsamını ortaya koymaktadır.
Çalışmalarda gelinen nokta, genotip yapıları belli hastalık kalıplarına , önceden hazırlanmış belirli ırksal ya da etnik grupları yok etmek için seçimli toksinlerin klonlanlanabilmesini olanaklı kılmaktadır. Bu nedenle, genlerin biyolojik bir savaş aracı, bir silah olarak, kullanılma olasılıkları, tüm denemelerde kullanılan organizmaların haklarının korunamaması konuları sorgulanmakta ve biyoteknolojideki gelişmelere koşut olarak doğal çevrenin korunması, gelişmelerin izlenmesi, denetlenmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Aksi halde insanoğlunun laboratuvarlarda başlayıp gerçekleştirdiği ikinci yaradılış sürecinde; doğal dünyada kendi tükenişini de hazırlaması olasıdır.
Bu süreç aynı zamanda Rıfkın’ının tanımladığı ve vurguladığı ‘’ simyadan algeniye’’ kayan yeni bir kavramsal foru da beraberinde getirmektedir. Simya, ‘’madde bilimi, doğanın gizlerini çözme girişimi, maden, boya, cam imalatında, ilaçların hazırlanmasında uygulanan işlemler dizisi, aynı zamanda bir tür yoga, bir değişim bilimi, bir felsefe’’ olarak değerlendirilmektedir. Algeni ise ‘’ doğayı algılamanın, etkilemenin bir yolu, doğal durumda varolandan daha yeterli olduğuna inanılan yeni yaratıklar programlayarak doğal süreci hızlandırma girişimi, doğayla teknolojik girişimlere fizikötesi anlam verme çabası, doğa hakkında yeniden ve yeni bir düşünme yöntemi ve bir felsefe ‘’ olarak tanımlanmaktadır. (9)
Bu düşünme yöntemi ve felsefesinde, ‘’ doğa artık bir sınırlamalar dizisi olarak değil, yaratıcı bir ilerleme süreci’’ olarak algılanmaktadır. Yaratıcı ilerlemenin itici gücü ise bilgidir. Bu da yaşamın evrimini, bilginin evrimiyle koşut gören, bilgide değişimin değişmezliğini vurgulayan, farkında olma, kestirme, uygun uyumlar sağlama süreçlerini ön plana çıkaran, Darwin’i bu boyutlarda sorgulayan yeni bir evren bilim anlayışı sunmaktadır. (10)



2.Yaşamın Patentlenmesi,
Biyoteknolojiye koşut, endüstrisi de hızla gelişmektedir.(11) Gelişen bu endüstride uluslararası rekabet ve işbirliği aynı anda gerçekleşmektedir. Çünkü biyoteknolojinin ürünleri Farmasötik, temel kimyasal ve biyokimyasal maddeler, gıda ve tarım sektörlerini, teknikleri ise sağlık, çevre, ziraat, hayvancılık ve ormancılık sektörlerini inanılmaz bir biçimde etkilemektedir. Buluşları, yatırımları ve üretimi yapanlar dünya ticaretinde paylarını artırmak için yoğun çaba harcamaktadırlar. (12,13,14) Bu da dünyanın gen havuzunu patentlemek için, uluslar arası bir yarışı da beraberinde getirmektedir. Tüm yasal, yönetsel ve etik tartışmalara rağmen, biyoteknoloji yüzyılında, genetik mirası kapsayan bütün genlerin değişik sektörlerdeki uluslararası şirketlerin patentlenmiş özel mülkiyeti gibi bir konuma gelmesi beklenmektedir.



3.Öjenik Bir Uygarlığa Doğru


Genetik mühendisliği kullanılan teknolojilerin doğaları gereği ‘’ öjenik’’ araçlar olarak
değerlendirilmektedir. Öjenik, kavram olarak ilk kez 1883 yılında Galton tarafından seçimli yetiştirmeyle bir ırkın ya da organizmanın geliştirilmesi anlamında kullanılmıştır. Bu geliştirme iki boyutta gerçekleştirilebilir. Birincisinde organizmanın istenmeyen özelliklerinin bilinçli olarak yok edilmesi ikincisinde ise, özelliklerin düzeltilmesi için seçimli olarak yetiştirilmesi söz konusudur. İlk kullanıldığı ve II. Dünya savaşı dönemlerinde kavram zaman zaman dünya tarihinde yeni öjenik bir ırk yaratma söylemlerine, insanlık tarihinin utanç sayfalarını dolduran soykırım eylemlerine dönüşmüştür.
Özellikle 1990’lı yıllarda biyoteknoloji alanındaki gelişmeler gerçek anlamda ve genetik düzeyde hastalıkları ve bozuklukları eleme şansını artırmıştır. Bu şans kendiliğinden rekombinant DNA, hücre kaynaşması vb. tekniklerin organizmaların genetik ozalitlerini ‘’düzeltmek’’ için kullanıldığı her işlemde öjenik bir anlayış oluşturmuştur. Bu nedenle söz konusu teknolojiler öjenik araçlar olarak değerlendirilmektedir. (15,16,17) Artık bu yeni öjenik anlayış, her boyutta yaşam kalitesinin yükseltilmesi söylemlerini ve piyasada oluşan arz-talep eylemlerini içermektedir.
İnsanların fiziksel görünümlerini, ruhsal durum ve davranışlarını düzeltmek için , plastik cerrahiye ve psikotropik ilaçlara harcadıkları zaman, emek ve para göz önüne alındığında, kendileri ve daha doğmamış, çocukları için genetik müdahalelere ve tedavilere yaşam kalitesini yükseltmek amacıyla artan talepler doğal görünmektedir . Bu taleplerin kapsamı doğum öncesinde yapılabilen testlerle saptanan genetik rahatsızlıkların tedavi edilmesinden, tedavi amaçlı olmayan örneğin şişmanlamaya yatkın genetik yapısı nedeniyle ceninin düşürülmesine kadar geniş ve çok boyutludur.(18,19,20,21)
Bütün bu gelişmeler söylemleri ve eylemleri farklılaşan yeni bir öjenik uygarlığın oluşumunu ifade etmektedir. Bu noktada hangi ülkelerin, toplumların söz konusu öjenik uygarlığın bir parçası olabileceği, bunu başaramayanların ne olacağı sorunu önem kazanmaktadır. Biyoteknolojik gelişmeleri gerçekleştiren ve sürdüren toplumların sosyal, politik, ekonomik vb. alanlarda bunu başaramayan toplumlara karşı tartışmasız bir üstünlük sağlayacakları ve bu üstünlüğün nasıl kullanılacağı etik anlamda ciddi kaygılar içermektedir



4. Biyobilişim
Watson ve Crick DNA’yı kimyasal bilgi ile programlanmış bir kod olarak betimleyerek çözümlemişlerdir. Bu çözümlemede kullanılan dil, aynı zamanda bilgisayar bilimlerinde de kullanılmakta; biyolojik sürecin işlevini açıklamayı kolaylaştırmaktadır.
Örneğin bilgisayarda donanımı oluşturan bilgi süreci canlı hücre de protein; yazılımı ifade eden somutlaşmış bilgi nükleit asit olarak değerlendirilmektedir. Embriyo hücreleri parelel çalışan ve birbirleriyle bilgi alışverişi yapan bilgisayar dizisine benzetilmekte; bilgisayarlarda ve hücrelerde karmaşık programları belleğin olanaklı kıldığı, bir çok hücreyle birlikte her biri gelişmeye yönelik bir kontrol programı boyunca bir adım atarak yetişkin bir bedeni oluşturduğu vurgulanmaktadır. (22,23)
İşte bu ortak dil, iki alanda da bilim insanlarının çalışmalarını bütünleştirdikleri ‘’ biyobilişim’’ olarak tanımlanan disiplinlerarası bir alan oluşturmuştur. Bu alanda yapılan çalışmalar insan genomu projesi kapsamındaki tüm araştırmaların merkezi bir veri tabanında toplayan ‘’ The Genome Notebook’’ ‘unun geliştirilmesini, bilgisayarlarda biyolojik sistemlerin simulasyonları aracılığıyla çok yönlü ve amaçlı deneylerin yapılmasını olanaklı kılmaktadır. Bu da labaratuvar ortamlarındaki deneylerin önemli ölçüde risklerini azaltmaktadır. 1996’da canlı organizmaların genomlarındaki genetik bilgileri okumak için tasarlanan ve bilgisayar çiplerinin benzeri olan DNA çipleri ile bireysel hastalıkların taranabilmesi ve izlenebilmesi , söz konusu olmaktadır. (24,25)
Biyobilişim alanında sürdürülen çalışmaların biyoteknolojik gelişmeleri daha da hızlandıracağı anlaşılmaktadır. Bu çalışmaların özellikle tıp alanında tanılama teşhis ve tedavi de bireysel uygulamaları; aksiyoner bir hekimlik anlayışını, yaşam süresini ve kalitesini geliştirmesi beklenmektedir. (26,27,28)



5. Biyososyoloji ve Sosyobiyoloji
Biyoteknolojik gelişmeler biyososyoloji ve sosyobiyoloji gibi disiplinlinlerarası alanları, ve bu alanlarda yapılan çalışmalarıda geliştirmekte; zenginleştirmektedir. Biyososyoloji biyoloji ve sosyal çevre arasında sürekli karşılıklı ve ayrılamaz bir etkileşimi kabullenerek, biyososyal bir bakış açısıyla bu etkileşimin nasıl gerçekleştiğini irdelemektedir. Sosyobiyoloji çok daha geniş bir kapsamda türlerin özellikleri açısından olguların temel nedenlerini irdelemektedir. Bu anlamda biyososyoloji ve sosyobiyoloji aynı alanda alternatif bakış açıları ve çalışmalarla yeni açılımlar sunmaktadır. (29,30,31,32)
Örneğin, kalıtımın ayırt edici kişilik özelliklerini hangi düzeyde etkilediğini belirlemeye yönelik bir çalışmada, üzüntü eğilimi ve yaratıcılıkta % 55, saldırganlıkta % 48, dışadönüklükte % 61 oranında belirleyici rol oynadığı ileri sürülmektedir. (33) Bir başka çalışmada babanın X kromozomundan geçen genler demetinin çocuklara başkalarının duygularını anlama başkalarıyla daha etkili ilişkiler kurma gibi daha iyi toplumsal beceriler aynı zamanda evrimsel bir üstünlük sağladığı savını destekler nitelikte bulgulara ulaşılmıştır. (34) Diğer bir çalışmada hem anne ve babanın hem de çocukların aynı genetik eğilimlere sahip olması durumunda karşılıklı genetik pekişmenin söz konusu olduğu bunun da aile fertleri arasındaki ilişkileri olumlu ya da olumsuz etkilediğine ilişkin bulgulara ulaşılmıştır. Örneğin hem anne ve babanın hem de çocukların kendiliğinden algılanan toplumsal güven duyma ya da aksine üst düzeyde huzursuzluk ve stres için genetik eğilimlere sahip olması durumunda her bir aile üyesinin genetik pekiştirme nedeniyle ya çok daha güçlü bir güveni ya da aksine huzursuzluk ve stresi ilişkilerine yansıttıkları belirlenmiştir. (35)
Bu ve benzeri çalışmalar giderek tüm toplumsal sorunların çözülmesini genetik düzeyde düzenlemelere bağlayan tezlerin ve antitezlerin güçlenmesine yol açmıştır. Bazı bilim insanları ulusal ve uluslar arası alanda bireysel ya da toplumsal yeteneklerdeki herhangi bir gelişmenin sosyal, politik, ekonomik, eğitsel vb. düzenlemelerle değil genetik düzenlemelerle gerçekleşebileceğini ileri sürerken; diğerleri insanın çevresinden gelen bilgilere duyarlı dirik bir sistem olarak farklı çevrelerde farklı yeterlikler ve yetenekler ortaya koyabilecekleri düşüncesini benimsemektedirler. (36,37)
Bireysel ya da toplumsal yeteneklerdeki herhangi bir gelişmenin sosyal, politik, ekonomik, eğitsel vb. düzenlemelerle değil genetik düzenlemelerle gerçekleşebileceği tezi iki gerekçeyle eleştirilmektedir. Birincisi bu tezin, kalıtsal yapıyla, kalıtsal yapının dışa yansıması ve çevresel değişkenler arasında var olan çok boyutlu karmaşık ilişkiyi göz ardı ettiği ileri sürülmektedir. İkincisi ise bu tezin gelecekte genotipe dayalı bir ayrımcılığı geliştirmesi ve yaygınlaştırması olasılığı vurgulanmaktadır. Nitekim ABD gibi biyoteknolojik gelişmelerin belli bir aşamaya geldiği ülkelerde genetik ayrımcılığın bazı örgütler tarafından uygulandığı belirlenmiştir. Bu uygulamalarda örgütler, çalışanlarına ve aday elemanlara genetik tarama testleri uygulamakta; işe alım ve yükseltilme sürecinde sonuçları dikkate almaktadırlar. Örneğin orak hücre anemisine ilişkin özelliklerin belirlenmesi sonucu, resesif gen taşıyıcılarının önemli bir çoğunluğunu Afrika kökenli Amerika’lıların oluşturduğu bir grubun hava kuvvetlerine alınması engellenmiştir. Genetik yapıları nedeniyle yetiştirilmeleri için kendilerine yapılan eğitim öğretim yatırımlarını uzun bir süre çalışarak örgütlerine geri ödeme olasılığı zayıf kişilere zaman ve kaynak ayrılmamaktadır. Okullarda öğrenciler zekaları, dikkatleri, akademik başarıları vb konularda genetik yapılarıyla değerlendirilerek sınıflandırılmaktadır. Genetik düzensizlik tanısı konulmuş öğrencilere öğretmenlerin daha farklı davranarak daha az ilgi sevgi ve destek verdikleri bununda kişisel güven toplumsal saygı ve kabul konusunda ciddi sorunlar yarattığı saptanmıştır. (38,39,40,41,42)
Bir anti tez olarak gelişen; insanın çevresinden gelen bilgilere duyarlı, dirik bir sistem olarak farklı çevrelerde, farklı yeterlikler ve yetenekler ortaya koyabileceğine ilişkin düşüncede, DNA bir ‘’yapı taşları listesi’’ olarak değerlendirilmekte; ve buna rahimde gelişmekte olan embriyo örnek olarak verilmektedir. Çünkü, ‘’genomun çevresi yalnızca ısı ve beslenme gibi içsel olarak denetlenebilen etkenlerin dışında, döllenme sırasında yumurta hücresinde bulunan, anne tarafından sağlanan sayısız proteini kapsamaktadır. Bu proteinler ise, gen etkinliği etkilemekte; miktarlarındaki seçenek çeşitliliği ve yumurtadaki mekana dağılımlarıyla genetik olarak ikiz embriyoların dahi tek tek farklı biçimde gelişmelerine neden olabilmektedir.’’ (43) Bunun dışında, kalıtsal yapı ve dışa yansıması ile sosyal, politik, ekonomik, eğitsel düzenlemeler gibi çevresel değişkenler arasında çok boyutlu karmaşık bir ilişkinin varolduğu, bunun görmezden gelinemeyeceği vurgulanmaktadır. Bu nedenle de her şeyi genetik neden -sonuç ilişkisine dayalı olarak açıklayan düşünce modeli ‘’ basit genetik indirgemecilik’’ olarak nitelendirilmektedir. (44)
Bütün bunlar biyoteknolojik gelişmelerin ve uygulamaların biyososyoloji, sosyobiyoloji ve diğer disiplinlerarası alanlarda çok sayıda ve kapsamlı çalışmaların yapılması zorunluluğunu bilim insanlarının bu anlamdaki sorumluluklarını ortaya koymaktadır. Bu sorumluluk, disiplinlerarası bir alan olan eğitim bilimlerinde, bilim insanlarının biyoteknoloji alanındaki gelişmelere ve bunun eğitim alanına yansımalarına ilgisiz ve duyarsız kalmamalarını gerektirmektedir. Uluslararası platformlarda eğitime ilişkin çalışmaların biyososyoloji veya sosyobiyoloji kapsamında sürdürüldüğü anlaşılmaktadır. Türkiye’de ise biyoteknoloji ve eğitim, bu alanda çalışacak bilim insanlarının yetiştirilmesi kapsamında ve eğitimbilimcilerin dışında tartışılmaktadır. Oysa biyoteknolojik gelişmeler ve eğitimle ilgili olası yansımaları sadece bilim insanlarının yetiştirilmesi anlamında ve yalnızca biyososyoloji, sosyobiyoloji alanlarında tartışılamayacak ya da eğitimcilerin dışında irdelenemeyecek kadar kapsamlı görünmektedir. Üstelik bu durum son yıllarda önemle vurgulanan disiplinlerarası etkileşim, paylaşım anlayışına da ters düşmekte; uzmanlık boyutunda sağlanacak katkıları sınırlandırmaktadır.
Öyleyse biyoteknoloji alanındaki gelişmelerin bir sonucu olarak; disiplinlerarası bir alan olan eğitim bilimlerinde ‘’ biyoeğitim, biyotekeğitim’’ gibi tanımlanabilecek yeni bir disiplin geliştirilmelidir. Önerilen bu disiplin, biyoteknolojik gelişmeler ve eğitimin sürekli, karşılıklı ve ayrılmaz etkileşimini kabullenerek; biyoeğitsel bir bakış açısıyla; bu etkileşimin eğitimin yönetimi, denetimi ekonomisi, planlaması programları, öğretimi vb. boyutlarında, yaygın ve örgün eğitim kapsamında nasıl gerçekleştiğini, gerçekleşebileceğini açıklamaya adaydır. Bu yeni disiplin biyoteknoloji alanına kendi kapsamında ve bir önce sayılan boyutlarda bilgi, bulgu desteği sağlamalıdır.



Fenotip: Genelde bireyin genetik farklılığına ya da gen-çevre etkileşimini, klinik ya da
Genome:genom: Bir ana babadan alınan kromozom seti
Genotip. Bireyin genetik yapısı
laboratuvar olarak gözlenebilen bir ya daha çok özelliğin esas olduğu bireyi belirleyen bir grup ya da kategori
Mutasyon:Hücre kromozomlarında meydana gelen ve nesillere aktarılan DNA düzeyindeki değişiklikler
Rekombinant DNA: Bir vektör DNA’sı ile yabancı gen sekansları birleştirerek oluşturulan molekül
Resesif: Yavruya geçen ve onda kendini belli etmeden gizli bir şekilde kalan kalıtsal karakter
Transgenetik organizma: Kendi kromozomlarında yabancı gen taşıyan organizma

ad@soyad seklinde msn adresi almak

Evet ad@soyad seklinde msn adresi almak mumkun. Bunun icin once http://passport.net sitesine girmeniz ve sol taraftaki menuden kaydol linkine tiklamaniz gerekiyor.

Daha sonra acilan sayfada karsinizi soyle bir soru cikacak:
E-posta adresiniz var mı?
E-posta adresiniz varsa, Microsoft Passport Network`teki sitelerde ve hizmetlerde oturum açmak için bunu kullanabilirsiniz. E-posta adresiniz yoksa, ücretsiz bir MSN Hotmail e-posta adresi edinebilirsiniz.
Burada Evet Diyerek `DEVAM` tusuna basiyoruz...

Acilan yeni sayfada karsiniza:
Kimlik bilgilerini oluşturun
Microsoft Passport Network`te oturum açarken kullanmak istediğiniz e-posta adresini ve parolayı girin. Parolanızı unutursanız kurtarmanıza yardımcı olacak soruyu ve gizli yanıtınızı seçin.
gibi kucuk bir form cikacak iste burada e-posta adresiniz yazan yere istediginizi yazabilirsiniz mesela mustafa@wlmturk.com yazdiniz. Ve diger tum alanlari da eksiksiz doldurduktan sonra devam tusuna bastiniz.

Simdi yeni bir sayfa daha acildi burada sizin belirlediginiz e-posta adresinin yazdigi yerin yaninda bos bir kutu var oraya ayni maili tekrar yaziyorsunuz ve `Sozlesmeyi Kabul Ediyorum` tusuna basiyorsunuz. (kim okumuski bu zamana kadar?)

Şimdi gelen pencerede
Kimlik bilgilerini oluşturdunuz
Artık mustafa@wlmturk.com e-posta adresini kullanarak oturum açabilirsiniz. Kısa süre içinde bu adrese, hesabınızı onaylamanız için yönergeler içeren bir e-posta iletisi alacaksınız.

Işte bu noktada artık bu adresle msn açabilirsiniz fakat msn yi actiginizda bu msn de mail dogrulanmamis gibi bir mesaj sizi rahatsiz edebilir. Bunu engellemek icin eger gercekten mustafa@wlmturk.com adli mail hesabiniz varsa e-mailinize bir dogrulama postasi gelmis olacak ordan linke tiklayin.

Eger oyle bir mail adresiniz yoksa bosverin onemli değil... Fakat sürekli msn messenger ınızın üzerinde bu mail adresi doğrulanmadı yazar uyuz bişi haberiniz olsun.


Adobe Photoshop CS3 Beta

İmaj işleme alanında rakipsiz olan Adobe’un Photoshop Creative Suite yazılımı, 3. versiyonu ile kullanıcıların karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz günlerde Beta versiyonu duyurulan yazılımı sizler için inceledik.



Yaklaşık 10 yıl ve 2.5 versiyonundan beri kullandığım Photoshop, yıllar geçtikçe tahtını sağlamlaştırdı ve imaj işleme alanında neredeyse rakipsiz hale geldi. Bugün basın sektöründen, tekstile, mimariden, 3 boyutlu tasarıma kadar birbirinden farklı onlarca sektörde kullanılan Photoshop, özellikle tasarımcıların vazgeçilmez yazılımlarından biri.



PHOTOSHOP TARİHİ



1990 yılında 1.0 versiyonu ile dünyaya gözlerini açan yazılım sadece MAC OS için üretiliyordu. 2.5 versiyonu ile 1992 yılında Windows işletim sistemi ile de çalışabilecek şekilde düzenlenen yazılım daha sonraki yıllarda atılımını sürdürdü. Sırasıyla,
1994 yılında 3.0
1996 yılında 4.0
1997 yılında 4.01
1998 yılında 5.0
1999 yılında 5.01
2000 yılında 6.0
2002 yılında 7.0
2002 yılında 7.01
2003 yılında CS (8.0)
2005 yılında CS2 (9.0)
Versiyonları piyasaya sürüldü.





Her versiyonda özellikleri geliştirilen ve daha geniş kitlelere hitap eder hale gelen yazılımın son versiyonu ise CS3. Son iki güncelleme ile sayı ile anılan versiyonlar artık Creative Suite olarak adlandırılmaya başlandı. 10. versiyon olan CS3 de son dakika değişikliği olmazsa 2007 yılının ilkbahar aylarında aramıza katılacak. Bu yazılımla ilgili ipuçlarını taşıyan Beta versiyon ise geçtiğimiz günlerde kullanıcıların beğenisine sunuldu. Eğer elinizde geçerli bir CS2, Creative Suite 2 ve Creative Suite Production Studio programlarının seri numarası yoksa sadece 2 gün kullanabildiğiniz .



KIRMIZI HAP: CS3



Birçok yazılım firmasının olduğu gibi Adobe’un da yazılımları için çeşitli kodları bulunuyor. Örneğin bir önceki versiyon Photoshop’un kodu Space Monkey (Uzay Maymunu) idi. Yeni versiyonun kod adı ise Red Pill yani Kırmızı Hap.



CS3 Beta ile ilgili dikkat çeken ilk şey Photoshop logosunun değişmesi. Yazılımlar arasında geçiş yaparken ve program açılırken karşımıza çıkan logo mavi bir ekran üzerinde P ve s harflerinin yanyana konulmuş hali. Tabi yazılım henüz Beta olduğundan tam sürümde bu logo değişebilir.





Yazılımı açtığımda ise ilk dikkatimi çeken şey toparlanmış bir arayüz oldu. Artık bütün menüler yanlarındaki oklara tıklandığında küçülebiliyorlar. Hatta Tool yani Araç menüsü bile isterseniz tek satır halinde uzun bir şekle bürünebiliyor. Böylece ekranda fazla yer kaplamıyor. Bu küçük ama faydalı özellik ile çalışma alanınızı büyütebiliyorsunuz (ki ben de menülerin çalışma alanında çok ayak altında durmasını sevmem). Çalışma alanındaki menüler küçüldüğünde ise simge olarak görünüyorlar ve yanlarında isimleri de beliriyor. Tek tek açabildiğiniz gibi isterseniz grup olarak da menüleri birleştirebiliyorsunuz.





İlk bakışta üst menülerde fazla bir farklılık yokmuş gibi görünüyor. Hatta PS2 ile aynı olduğunu söylemek isterim. Ancak içlerinde biraz dolaşınca yeni yeni fonksiyonları görmeye başlıyorsunuz.



YENİ QUICK SELECT ARACI
Araçlara yeni eklenen ve Magic Wand yani Sihirli Değnek ile aynı menüde bulunan Quick Select ile hızlı bir şekilde seçim yapabiliyorsunuz. Bu yeni araç tam olarak Magic Wand gibi çalışmıyor. Daha akıllı olarak tanımlayabileceğimiz Quick Select aracı ile fotoğrafın farklı bölgelerindeki alanlarda seçim yapabiliyorsunuz. Tek tıklama ile bütün seçimleri sırası ile yapan (Magic Wand’da Shift tuşuna basarak yapıyorduk) ve bütün seçimleri aynı anda gösteren bu yeni araç fırça boyutuna bağlı olarak seçim yapabilme kabiliyetine sahip.



REFINE EDGE
Yeni kavramlardan biri daha Refine Edge. Yani seçilen alanı yeniden düzenlemek. Böylece herhangi bir araç ile yaptığınız seçimi bazı özelliklerini değğiştirerek yeniden oluşturabiliyorsunuz. Ancak burada sadece yaptığınız seçim değişiyor. Fotoğraf üzerinde bir değişiklik yapılmıyor. Transform Selection’un biraz geliştirilmiş hali. Bu özellik yardımı ile seçime Feather verme boyutunu küçültme ve büyütme yapmak daha kolay bir hale gelmiş.



SMART OBJECT
CS3’te karşımıza çıkan yeni bir kavramdan söz etmemek olmaz: Smart Object. Akıllı Obje (ya da Nesne) olarak tanımlanabilecek olan bu yeni kavram ile istediğiniz imajı ya da katmanı (layer) Smart Object olarak atayabiliyorsunuz. Bu objeleri istediğiniz gibi export edebildiğiniz gibi (psb uzantılı özel bir dosya olarak kaydediliyor) üzerlerinde bulundukları imajdan bağımsız düzenlemeler de yapabiliyorsunuz. Benzerlerini Quark ve diğer yazılımlarda gördüğümüz Library uygulamasını hatırlattı bana.



Smart Object yaptığınız fotoğraf ya da katmanlar üzerinde Curves, Hue&Saturation gibi Adjustmen düzenlemeleri yapamıyorsunuz.



YENİ CURVES
Curves menüsü de elden geçirilmiş ve bir dizi düzenlemenin kayıt edilip hızlı bir şekilde uygulanması sağlanmış. Ayrıca isterseniz siz kendi değerlerinizi de Custom seçeneği ile kaydedip istediğinizde kullanabiliyorsunuz. Güzel ve faydalı bir gelişme olmuş.



BLACK AND WHITE
Özellikle fotoğrafçılıkla ilgilenenlerin seveceği ve Adjusment menüsünde bulunan bu yeni fonksiyon ile çok detaylı siyah-beyaz işlemleri yapabiliyorsunuz. Bu yeni özelliğin içinde hazır gelen ayarlar olduğu gibi (Blue Filter, Infrared, Red Filter vb gibi), sizin kendi ayarlarınızı da yapabileceğiniz bölüm bulunuyor.





CHANNEL MIXER
Yine yeni bir düzenlemeye maruz kalan bir bölüm olan Channel Mixer’e hazır modlar eklenmiş. Böylece kullanıcı hızlı bir şekilde istediği değişiklikleri yapabiliyor.



LAYERS (KATMANLAR)
Layer menüsünde de bir dizi değişiklik ve gelişme var: New Adjustment Layers seçeneğine, Curves, Black&White, Channel Mixer ve Brightnes and Contrast seçenekleri eklenmiş.



AUTO ALIGN LAYERS / AUTO BLEND LAYERS
Yeni eklenen iki fonksiyondan da söz etmek mümkün. Bunlardan ilki Auto Align Layers. Özellikle panoromik fotoğraflar çeken kullanıcıların imdadına yetişen bu özellik ile 3 ya da daha fazla sayıda fotoğrafı otomatik olarak birbirini takip edecek şekilde dizdirebiliyorsunuz. Güzel bir fonksiyon. Oldukça da başarılı.




ANIMATION
Daha önce Image Ready’de gördüğümüz Animation yani Animasyon paneli artık Photoshop üzerinde de kullanılabiliyor.



FILTERS
Filtrelerde fazla bir değişiklik yok. Hatta %99 aynı kalmış diyebiliriz (tabi Beta versiyon için böyle, tam sürümde neler olur bilinmez). Sadece daha CS2’de de bulunan Vanishing Point biraz daha geliştirilmiş.



PREFERENCES – PERFORMANCE
Preferences (Ayarlar) bölümüne eklenen yeni bir fonkisyondan söz etmemek de olmaz: Performance yani Performans. Daha önce yine bu menüde bulunan ancak özel bir yeri olmayan bu seçenek ile Photoshop’un kullanacağı RAM miktarı, History sayısını (en fazla 99), Cache seviyesini ve hangi diski Scratch olarak kullanacağını görebiliyorsunuz. Eğer varsa GPU (benim olmadığından bu bölüm aktif değildi) yani işlemciye sahip ekran kartınızla ilgili ayarları buradan yapıyorsunuz.



SAVE FOR WEB & DEVICES
Uzun yıllardır Save for Web komutu olarak bildiğiniz File menüsü altındaki seçenek artık Save for Web & Devices. Bu komut eskisi gibi bir pencere açsa da ve fonksiyonları aynı olsa da açılan penceredeki Device Central butonuna tıklayarak yaptığınız tasarımın cep telefonu ekranında nasıl duracağını görebiliyorsunuz. Devamı ilerleyen satırlarda.



DEVICE CENTRAL
Photoshop ile koordineli çalışan bu minik yazılıma File menüsünden ulaşabildiğiniz gibi Save for Web& Devices menüsünü açınca karşınıza çıkan butondan da ulaşmanız mümkün. Burada yaptığınız tasarımın cep telefonlarından nasıl görüneceğini simüle edebiliyorsunuz. Ayrıca farklı ekran büyüklükleri için denemeler yapmanız da mümkün. Öte yandan ekran durumu ile ilgili açık hava, iç mekan, güneşli ortam gibi mekan seçenekleri ile ekranın nasıl görüneceğini de görebiliyorsunuz. Çok başarılı ve güzel bir fonksiyon.



CLONE SOURCE
Clone aracı ile yaptığınız işlemleri bir adım daha ileri taşımaya karar veren Adobe, Clone Source adı altında yeni bir özellik geliştirmiş. 5 farklı Clone kaynağını kullanabiliyorsunuz. Ayrıca Clone aracının sonucu henüz tıklama yapmadan görmeniz de mümkün.



CAMERA RAW 4
Photoshop’un en önemli silahlarından biri olan Camera RAW eklentisi artık 4. versiyonda. Geliştirilen arayüz ve fonksiyonların olduğu görülüyor. Artık daha detaylı RAW düzenlemeleri yapmak mümkün. Daha önce bulunmayan onlarca farklı düzenleme seçeneği eklenmiş. Yazımız için Nikon tarafından üretilen NEF uzantılı RAW dosyaları ile denemeler yaptık. Sonuçlar fazlasıyla iyiydi. Ayrıca artık sadece RAW değil JPEG ve TIFF dosyalar da Camera Raw 4 yardımı ile açılabiliyor. Bunun için File menüsünden Open As komutunu kullanmak ve Camera RAW seçeneğini aktif hale getirmek gerekiyor.



PRINT
Photoshop’un belki de en çok eleştirilen yönlerinden biri olan Print komutu ile ilgili bir dizi geliştirme yapılmış. Artık Print yani Baskı komutu verdiğinizde daha derli toplu bir arayüz görüyorsunuz. Baskı boyutunu görebildiğiniz gibi ebat küçültme, renk düzenlemesi yapma gibi seçeneklerinizde bulunuyor.



Adobe, amiral gemisi olan Photoshop’u yeni özelliklerle ilerletmeye devam ediyor. İlk bakışta gözüme çarpan özellikleri siz uruninceleme.com okuyucuları ile paylaşmak istedim. Ancak bunların Beta sürüm ile ilgili yorumlar olduğunu unutmamak gerekiyor. Tam sürüm çıktığında yukarıda bahsettiğimiz özelliklerinden bir kısmı olmayabilir. Ya da şu an olmayan yeni fonksiyonlar eklenebilir. Ancak geliştirilen fonksiyonların kullanıcıların birçoğu tarafından beğenileceği de açık. Anlatması bizden yazılımı bilgisayara kurup denemesi sizden.

Adobe Photoshop CS3 Beta

İmaj işleme alanında rakipsiz olan Adobe’un Photoshop Creative Suite yazılımı, 3. versiyonu ile kullanıcıların karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz günlerde Beta versiyonu duyurulan yazılımı sizler için inceledik.


Yaklaşık 10 yıl ve 2.5 versiyonundan beri kullandığım Photoshop, yıllar geçtikçe tahtını sağlamlaştırdı ve imaj işleme alanında neredeyse rakipsiz hale geldi. Bugün basın sektöründen, tekstile, mimariden, 3 boyutlu tasarıma kadar birbirinden farklı onlarca sektörde kullanılan Photoshop, özellikle tasarımcıların vazgeçilmez yazılımlarından biri.


PHOTOSHOP TARİHİ


1990 yılında 1.0 versiyonu ile dünyaya gözlerini açan yazılım sadece MAC OS için üretiliyordu. 2.5 versiyonu ile 1992 yılında Windows işletim sistemi ile de çalışabilecek şekilde düzenlenen yazılım daha sonraki yıllarda atılımını sürdürdü. Sırasıyla,
1994 yılında 3.0
1996 yılında 4.0
1997 yılında 4.01
1998 yılında 5.0
1999 yılında 5.01
2000 yılında 6.0
2002 yılında 7.0
2002 yılında 7.01
2003 yılında CS (8.0)
2005 yılında CS2 (9.0)
Versiyonları piyasaya sürüldü.



Her versiyonda özellikleri geliştirilen ve daha geniş kitlelere hitap eder hale gelen yazılımın son versiyonu ise CS3. Son iki güncelleme ile sayı ile anılan versiyonlar artık Creative Suite olarak adlandırılmaya başlandı. 10. versiyon olan CS3 de son dakika değişikliği olmazsa 2007 yılının ilkbahar aylarında aramıza katılacak. Bu yazılımla ilgili ipuçlarını taşıyan Beta versiyon ise geçtiğimiz günlerde kullanıcıların beğenisine sunuldu. Eğer elinizde geçerli bir CS2, Creative Suite 2 ve Creative Suite Production Studio programlarının seri numarası yoksa sadece 2 gün kullanabildiğiniz .


KIRMIZI HAP: CS3


Birçok yazılım firmasının olduğu gibi Adobe’un da yazılımları için çeşitli kodları bulunuyor. Örneğin bir önceki versiyon Photoshop’un kodu Space Monkey (Uzay Maymunu) idi. Yeni versiyonun kod adı ise Red Pill yani Kırmızı Hap.


CS3 Beta ile ilgili dikkat çeken ilk şey Photoshop logosunun değişmesi. Yazılımlar arasında geçiş yaparken ve program açılırken karşımıza çıkan logo mavi bir ekran üzerinde P ve s harflerinin yanyana konulmuş hali. Tabi yazılım henüz Beta olduğundan tam sürümde bu logo değişebilir.



Yazılımı açtığımda ise ilk dikkatimi çeken şey toparlanmış bir arayüz oldu. Artık bütün menüler yanlarındaki oklara tıklandığında küçülebiliyorlar. Hatta Tool yani Araç menüsü bile isterseniz tek satır halinde uzun bir şekle bürünebiliyor. Böylece ekranda fazla yer kaplamıyor. Bu küçük ama faydalı özellik ile çalışma alanınızı büyütebiliyorsunuz (ki ben de menülerin çalışma alanında çok ayak altında durmasını sevmem). Çalışma alanındaki menüler küçüldüğünde ise simge olarak görünüyorlar ve yanlarında isimleri de beliriyor. Tek tek açabildiğiniz gibi isterseniz grup olarak da menüleri birleştirebiliyorsunuz.



İlk bakışta üst menülerde fazla bir farklılık yokmuş gibi görünüyor. Hatta PS2 ile aynı olduğunu söylemek isterim. Ancak içlerinde biraz dolaşınca yeni yeni fonksiyonları görmeye başlıyorsunuz.


YENİ QUICK SELECT ARACI
Araçlara yeni eklenen ve Magic Wand yani Sihirli Değnek ile aynı menüde bulunan Quick Select ile hızlı bir şekilde seçim yapabiliyorsunuz. Bu yeni araç tam olarak Magic Wand gibi çalışmıyor. Daha akıllı olarak tanımlayabileceğimiz Quick Select aracı ile fotoğrafın farklı bölgelerindeki alanlarda seçim yapabiliyorsunuz. Tek tıklama ile bütün seçimleri sırası ile yapan (Magic Wand’da Shift tuşuna basarak yapıyorduk) ve bütün seçimleri aynı anda gösteren bu yeni araç fırça boyutuna bağlı olarak seçim yapabilme kabiliyetine sahip.


REFINE EDGE
Yeni kavramlardan biri daha Refine Edge. Yani seçilen alanı yeniden düzenlemek. Böylece herhangi bir araç ile yaptığınız seçimi bazı özelliklerini değğiştirerek yeniden oluşturabiliyorsunuz. Ancak burada sadece yaptığınız seçim değişiyor. Fotoğraf üzerinde bir değişiklik yapılmıyor. Transform Selection’un biraz geliştirilmiş hali. Bu özellik yardımı ile seçime Feather verme boyutunu küçültme ve büyütme yapmak daha kolay bir hale gelmiş.


SMART OBJECT
CS3’te karşımıza çıkan yeni bir kavramdan söz etmemek olmaz: Smart Object. Akıllı Obje (ya da Nesne) olarak tanımlanabilecek olan bu yeni kavram ile istediğiniz imajı ya da katmanı (layer) Smart Object olarak atayabiliyorsunuz. Bu objeleri istediğiniz gibi export edebildiğiniz gibi (psb uzantılı özel bir dosya olarak kaydediliyor) üzerlerinde bulundukları imajdan bağımsız düzenlemeler de yapabiliyorsunuz. Benzerlerini Quark ve diğer yazılımlarda gördüğümüz Library uygulamasını hatırlattı bana.


Smart Object yaptığınız fotoğraf ya da katmanlar üzerinde Curves, Hue&Saturation gibi Adjustmen düzenlemeleri yapamıyorsunuz.


YENİ CURVES
Curves menüsü de elden geçirilmiş ve bir dizi düzenlemenin kayıt edilip hızlı bir şekilde uygulanması sağlanmış. Ayrıca isterseniz siz kendi değerlerinizi de Custom seçeneği ile kaydedip istediğinizde kullanabiliyorsunuz. Güzel ve faydalı bir gelişme olmuş.


BLACK AND WHITE
Özellikle fotoğrafçılıkla ilgilenenlerin seveceği ve Adjusment menüsünde bulunan bu yeni fonksiyon ile çok detaylı siyah-beyaz işlemleri yapabiliyorsunuz. Bu yeni özelliğin içinde hazır gelen ayarlar olduğu gibi (Blue Filter, Infrared, Red Filter vb gibi), sizin kendi ayarlarınızı da yapabileceğiniz bölüm bulunuyor.



CHANNEL MIXER
Yine yeni bir düzenlemeye maruz kalan bir bölüm olan Channel Mixer’e hazır modlar eklenmiş. Böylece kullanıcı hızlı bir şekilde istediği değişiklikleri yapabiliyor.


LAYERS (KATMANLAR)
Layer menüsünde de bir dizi değişiklik ve gelişme var: New Adjustment Layers seçeneğine, Curves, Black&White, Channel Mixer ve Brightnes and Contrast seçenekleri eklenmiş.


AUTO ALIGN LAYERS / AUTO BLEND LAYERS
Yeni eklenen iki fonksiyondan da söz etmek mümkün. Bunlardan ilki Auto Align Layers. Özellikle panoromik fotoğraflar çeken kullanıcıların imdadına yetişen bu özellik ile 3 ya da daha fazla sayıda fotoğrafı otomatik olarak birbirini takip edecek şekilde dizdirebiliyorsunuz. Güzel bir fonksiyon. Oldukça da başarılı.



ANIMATION
Daha önce Image Ready’de gördüğümüz Animation yani Animasyon paneli artık Photoshop üzerinde de kullanılabiliyor.


FILTERS
Filtrelerde fazla bir değişiklik yok. Hatta %99 aynı kalmış diyebiliriz (tabi Beta versiyon için böyle, tam sürümde neler olur bilinmez). Sadece daha CS2’de de bulunan Vanishing Point biraz daha geliştirilmiş.


PREFERENCES – PERFORMANCE
Preferences (Ayarlar) bölümüne eklenen yeni bir fonkisyondan söz etmemek de olmaz: Performance yani Performans. Daha önce yine bu menüde bulunan ancak özel bir yeri olmayan bu seçenek ile Photoshop’un kullanacağı RAM miktarı, History sayısını (en fazla 99), Cache seviyesini ve hangi diski Scratch olarak kullanacağını görebiliyorsunuz. Eğer varsa GPU (benim olmadığından bu bölüm aktif değildi) yani işlemciye sahip ekran kartınızla ilgili ayarları buradan yapıyorsunuz.


SAVE FOR WEB & DEVICES
Uzun yıllardır Save for Web komutu olarak bildiğiniz File menüsü altındaki seçenek artık Save for Web & Devices. Bu komut eskisi gibi bir pencere açsa da ve fonksiyonları aynı olsa da açılan penceredeki Device Central butonuna tıklayarak yaptığınız tasarımın cep telefonu ekranında nasıl duracağını görebiliyorsunuz. Devamı ilerleyen satırlarda.


DEVICE CENTRAL
Photoshop ile koordineli çalışan bu minik yazılıma File menüsünden ulaşabildiğiniz gibi Save for Web& Devices menüsünü açınca karşınıza çıkan butondan da ulaşmanız mümkün. Burada yaptığınız tasarımın cep telefonlarından nasıl görüneceğini simüle edebiliyorsunuz. Ayrıca farklı ekran büyüklükleri için denemeler yapmanız da mümkün. Öte yandan ekran durumu ile ilgili açık hava, iç mekan, güneşli ortam gibi mekan seçenekleri ile ekranın nasıl görüneceğini de görebiliyorsunuz. Çok başarılı ve güzel bir fonksiyon.


CLONE SOURCE
Clone aracı ile yaptığınız işlemleri bir adım daha ileri taşımaya karar veren Adobe, Clone Source adı altında yeni bir özellik geliştirmiş. 5 farklı Clone kaynağını kullanabiliyorsunuz. Ayrıca Clone aracının sonucu henüz tıklama yapmadan görmeniz de mümkün.


CAMERA RAW 4
Photoshop’un en önemli silahlarından biri olan Camera RAW eklentisi artık 4. versiyonda. Geliştirilen arayüz ve fonksiyonların olduğu görülüyor. Artık daha detaylı RAW düzenlemeleri yapmak mümkün. Daha önce bulunmayan onlarca farklı düzenleme seçeneği eklenmiş. Yazımız için Nikon tarafından üretilen NEF uzantılı RAW dosyaları ile denemeler yaptık. Sonuçlar fazlasıyla iyiydi. Ayrıca artık sadece RAW değil JPEG ve TIFF dosyalar da Camera Raw 4 yardımı ile açılabiliyor. Bunun için File menüsünden Open As komutunu kullanmak ve Camera RAW seçeneğini aktif hale getirmek gerekiyor.


PRINT
Photoshop’un belki de en çok eleştirilen yönlerinden biri olan Print komutu ile ilgili bir dizi geliştirme yapılmış. Artık Print yani Baskı komutu verdiğinizde daha derli toplu bir arayüz görüyorsunuz. Baskı boyutunu görebildiğiniz gibi ebat küçültme, renk düzenlemesi yapma gibi seçeneklerinizde bulunuyor.


Adobe, amiral gemisi olan Photoshop’u yeni özelliklerle ilerletmeye devam ediyor. İlk bakışta gözüme çarpan özellikleri siz uruninceleme.com okuyucuları ile paylaşmak istedim. Ancak bunların Beta sürüm ile ilgili yorumlar olduğunu unutmamak gerekiyor. Tam sürüm çıktığında yukarıda bahsettiğimiz özelliklerinden bir kısmı olmayabilir. Ya da şu an olmayan yeni fonksiyonlar eklenebilir. Ancak geliştirilen fonksiyonların kullanıcıların birçoğu tarafından beğenileceği de açık. Anlatması bizden yazılımı bilgisayara kurup denemesi sizden.

Acemi gunes sistemi kesfedildi


Bilim adamlarının gözlemlediği 'acemi’ güneş sisteminin su buharı okyanusları 5 kez doldurabilir!




31 Ağustos 2007 Cuma

NASA'nın Spitzer Uzay Teleskopunu kullanarak gözlem yapan bilim adamları, su buharı dünya üzerindeki okyanusları 5 kez dolduracak yoğunlukta “acemi'' bir güneş sistemi gözlemlediler. Yeni güneş sistemi, bir sanatçının fırçasından çıkmış derinlikte görünüm veriyor.

Bilim adamları dünyamıza 1,000 ışık yılı uzaklıkta bulunan Samanyolunda belli belirsiz görünen ilkel yıldıza IRAS 4B adını verdiler. Bir ışık yılı yaklaşık olarak 6 trilyon mile eşdeğer (10 trilyon km). Yaşam için gerekli bileşenleri içeren havaya sahip bu gezegenin varlığı bilim adamlarının başka gezegenlerin de varlığına inandırdı.

MSN sifrelerine dikkat


Kullanıcıların msn şifrelerini kıran bilgisayar korsanları, listedeki isimlere ulaşarak kullanıcı adına para istiyor, hatta listedekilerin banka bilgilerine ulaşabiliyor.



CNN TÜRK

Son günlerde bir zincir şeklinde ilerleyen olay şu şekilde gelişiyor:

Bilgisayar korsanı önce bir kullanıcının msn şifresini ele geçiriyor. Daha sonra kullanıcının listesindeki isimlere ulaşarak onlardan kullanıcı adına, zor durumda olduğunu söyleyerek para istiyor. Kullanıcıyı tanıyan ve ona güvenenler genelde bu tuzağa düşüp, çeşitli miktarlarda para kaptırıyor ve bilgisayar korsanının istediği hesaba parayı gönderiyorlar.

Ancak kendi hesaplarından kullanıcıya para gönderenler şanslı kişiler... Bir de hesabını dolandırıcılara kaptıranlar var...

Hesabı boşalttılar

Bunun nasıl olduğunu da bilgisayar korsanlarının son mağdurlarından İstanbul Üniversitesi Öğretim Görevlisi Mehmet Sabri Topak anlattı:

"Dolandırıcılar benim msn şifremi kırdıktan sonra tüm arkadaşlarımdan para istemişler. Ancak hesapta teknik bir sorun olduğunu ve hesabın bloke vaziyette bulunduğunu belirterek başka bir hesap numarası söylemişler.

Hatta benim adıma bazı arkadaşların banka hesap şifrelerini de istemişler. Sonuçta o an için işlem yapamayacak durumda olan ve bana güvenen bazı arkadaşlarım da şifreleri verince onların hesaplarına girip boşaltmışlar..." Bu olayın zincir şeklinde devam ettiğini ve dolandırıcıların yeni msn şifreleri ele geçirip insanları tuzağa düşürdüğünü belirten Topak, kullanıcıları dikkatli olmalarını yönünde uyardı.

Dolandırıcıların telefon numarasını açıkça yazdığını ve aradığı zaman şifreleri geri verme karşılığında kendisinden de para istendiğini belirten Topak, "Şu anda savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Umarız başka kimse mağdur olmadan bu iş sonuçlanır" dedi.

Laptoplara 4 cekirdekli islemci




Dizüstü bilgisayar teknolojisi giderek hızlanmaya başladı. Rekabetin çok olduğu bu sektörde firmalar satış rakamlarını arttırabilmek ve rakiplerinin önüne geçebilmek için yapılmayanı yapmak ve denenmemişi denemek adına güçlerinin büyük bir bölümünü dizüstü bilgisayarlara yoğunlaştırdıkları gözüküyor.
Dizüstü bilgisayar denildiğinde özellikle kullanıcı tarafında öncelikli düşünce taşınması kolay bir bilgisayara sahip olmak düşüncesi yatıyordu. Bu düşünce hala yerini korurken bir süredir özellikle yurt dışında Alienware ve Voodoo PC gibi "enthusiast" sistemler hazırlayan firmaların da katkısı ile "Desktop Replacement" denen yeni bir dizüstü segmenti oluşturuldu. Bu segmentte yer alan dizsütü bilgisayarların öncelikli amacı kesinlikle taşınabilirlik veya uzun pil ömrü değil.
Tabi amaç maksimum güç ve yüksek performans olunca üreticiler farklı metodlar izlemeye de devam ediyorlar. Son olarak Avustralyalı dizüstü bilgisayar üreticisi Pioneer bilgisayar hazırladığı yeni dizüstü bilgisayarı ile dünyanın en güçlü çözümünü hazırladığı iddiasında ki spesifkiasyonlarına baktığımızda bunun hiçte yabanı atılır bir iddia olmaıdığını görüyoruz. Clevo'nun D900C modelini esas alan Pioneer bilgisayarın yeni dizüstü modeli Dreambook D90, Intel'in 4 çekirdekli işlemcisini kullanan ilk dizüstü bilgisayarlardan biri olması ile de dikkatleri çekiyor.
Dreambook D90 üzerinde 667MHz'de çalışan 2 adet 2GB'lık bellek modülü kullanılıyor. Tabi 4GB'lık sistem belleğinin hakkını verebilmek için 64-bit işletim sistemi kullanılması gerektiğini de unutmamak gerek. Dizüstü bilgisayarın son derece iddialı olduğu bir diğer nokta ise depolama tarafında bizleri karşılıyor. Zira bilgisayar üzerinde 32GB'lık iki adet SSD disk RAID konfigürasyonunda çalışmakta. Özellikle sistemde SSD disk kullanımı Dreambook D90'ın olumlu özellikler hanesine önemli bir +puan daha kazandırıyor. Ayrıca SSD disklerin sunduğu depolama alanının yetmemesi riskine karşı sistem 5400rpm dönüş hızına sahip 160GB'lık geleneksel bir hard disk ile de desteklenmiş durumda.
Pioneer Dreambook D90'ın ek özelliklerine geldiğimizde ise, Intel Pro Wireless 3945AGM kablosuz ağ ve entegre bluetooth modülü, digital tv kartı, 1.3MP dahili kamera, 8x DVD-/+RW Dual Layer dvd yazıcı, işletim sistemi olarak Windows Vista Ultimate ve taşıma çantası veriliyor.
Üretici firma Pioneer'ın henüz resmi duyurusu yapılmayan Dreambook D90 için ön gördüğü fiyat etiketi yaklaşık 7350$.

Bir tek Google her şeye yeter


Bilgisayar kullanıcıları sadece Google hizmetlerini kullanarak tüm dijital ihtiyaçlarını görebilir. Google’ın yaklaşık yüz servisinin çoğu ücretsiz



Menderes Özel



Önce Altavista vardı; sonra Yahoo üstünlüğü ele geçirip etkinleştiğinde ben de kitleyle birlikte bu motora geçtim. Ancak ''aransın, aranmasın'', ''siberya''nın tek hakimi artık Google.
Amerikalı şirketin bilgisayar karşısında olabilecek her türlü ihtiyacı karşılayan bir çözümü var. Yani 1998’de Stanford’dan iki doktora öğrencisi Larry Page ve Sergey Brin’in kurduğu Google, 10 yıldan kısa bir sürede tüm internete hakim oldu.
Bir arama motorundan çok daha fazlasını ifade eden Google üstünlüğünü bir biri ardına açtığı hizmetlerle pekiştiriyor. Video paylaşım sistemi YouTube’u 1.65 milyar dolar ödeyerek bünyesine katması ve ardından geçtiğimiz günlerde paylaşılan videolara reklam alınmaya başlayacağını duyurması Google’ın iddiasının bir kanıtı.
Bugün bilgisayar kullanıcılarının yüzde 51’i internette arama yapmak için Google’ı kullanıyor. İngilizce’ye internette sörf yapmak ya da bilgisayar karşısında zaman geçirmek anlamına gelen googling (gugıllamak) diye bir de kelime kazandıran Google’ın arama yapmak dışında kalan yüzün üzerindeki özellikleri, servisleri ve programlarından bazıları bu haftaki konumuz.


Desktop


2004’te hizmete giren Desktop, Mac OS X, Linux ve Microsoft Windows işletim sistemleri için geliştirilen bir masaüstü arama yazılımı. Program sayesinde kullanıcı e-postalar, müzik, fotoğraf dosyalarını pratik bir şekilde organize edebilir, sohbet edip, diğer google zımbırtılarına kolayca erişebilir.


Earth


Yerküreyi, uydu fotoğraflarıyla detaylı bir şekilde bilgisayarlarımıza getiren Google Earth, teröristlerin işine yarayabileceği endişesiyle eleştiriliyor. Google Earth’ün üç versiyonu bulunuyor. Birinci versiyon ücretsiz. Birkaç ek özellik içeren Google Earth Plus için 20 dolar ödemek gerekiyor. Google Earth Pro’nun bir yıllık kullanım bedeliyse 400 dolar.


Picasa


Google’ın en çok tutulan servislerinden biri de dijital fotoğrafları işleyip, organize etmeye yarayan Picasa yazılımı. Picasa’yı 2004’te Idealab’den satın alan Google, bu yazılımı indirme yoluyla kullanıcılarına bedava dağıtmaya başladı. Pratik kullanımıyla dikkat çeken Picasa’nın Web Albums özelliği, kullanıcıların 1 GB’a kadar fotoğrafı internette bir albüm formatında bedava depolama ve paylaşma imkanı tanıyor.


Gmail


Web tabanlı bedava posta hizmeti GMail 2004’te özel beta sürümü kullanıma açıldığından bu yana Hotmail ve Yahoo Mail’in en ciddi rakibi konumuna geldi. GMail’in POP3 hizmeti de bulunuyor. 2 GB kapasiteyi bedava sunan GMail’den fazladan 6 GB edinebilmek için yılda 20 dolar ödemek gerekiyor.


Docs & Spreadsheets


Google’ın internet tabanlı kelime işlemci ve tablolama hizmeti Docs & Spreadsheets, kullanıcıların döküman ve tablolar yaratmasını, bu eserlerini gerçek zamanlı olarak diğer kullanıcılarla paylaşmasını sağlıyor. Hizmetin bazı sınırlamaları var; her döküman en fazla 500 KB, 10 bin satır, 256 sütun, 40 sayfa, iliştirilmiş görseller de en fazla 2 MB olmak zorunda. Bir kullanıcı hesabında en fazla 5000 döküman, 5000 görsel, 200 elektronik tablo tutabilir ki bu ortalama bir kullanıcı için yeterli.


Calender


Gördüğünüz gibi Google bilgisayar karşısında duyulabilecek her ihtiyaç için olabilecek en iyi çözümleri sunuyor. Bunlardan biri de kişiye etkin zaman yönetimi imkânı tanıyan takvim hizmeti Calender. Bu dijital ajanda, bilgileri, randevuları online olarak kaydediyor. Bu sayede bilgilerinize istediğiniz bilgisayardan ulaşabilirsiniz; sabit diskiniz bozulsa bile randevularınız kaydettiğiniz dijital ajandanın içerdiği tüm bilgilerle, güvende sizi bekliyor olacaktır. Calender, ailecek ya da ortak hareket eden gruplar tarafından sevilerek kullanılıyor.


Sky


Earth’e yapılacak Sky eklentisiyle Andromeda, Hydra ve Vulpecula yıldız kümeleri bir tık yakınınıza geliyor. Sky sayesinde amatör astronomlar uzayda sörf yapabiliyor. Sistemdeki veriler Dijital Uzay Araştıma Konsorsiyumu, Kaliforniya’daki Palomar Rasathanesi’nin de aralarında bulunduğu altı kuruluştan alındı.


Blogger


Bir blog yani günlük yayınlama hizmeti olan Blogger’ı Pyra Labs geliştirdi. 2003’te Google’ın satın aldığı Blogger ile günlük tutup, internette paylaşmak o kadar kolay ki herkes 30 dakika içinde kişisel bir sayfa sahibi olabilir. Bu kadar basit bir günlük hizmeti olan Blogger’ın eleştirildiği nokta, bu servisten faydalanabilmek için bir Google hesabının gerekiyor olması.


News


Kişisel olarak en sevdiğim Google hizmetlerinden olan haber servisi News, dünyanın haberini bir ekranda karşınıza getiriyor. Bu hizmette haberler bir ''insan editöre'' gerek duymadan otomatik olarak seçiliyor. Ancak haberlerin seçileceği gazete, ajans gibi kaynaklar insanlar tarafından tayin ediliyor. News’un haberleri son 30 gün içinde yayımlanan makalelerden oluşuyor. İngilizce versiyonu için yaklaşık 4 bin 500 haber sitesini tarayan servisin ilgi alanlarına göre kişiselleştirilebilmesi haberlerde boğulmayı önlüyor.